Rodos Adasının Tarihi Yapıları

Geomuseum

 

Kurucusu Polychronis E. Stamatiadis’ in adini tasiyan Stamatiadis Mineral Bilim ve Fosil Bilim Muzesi 2008′ de kurulmus olup kurucusunun fikirleri ve dusunceleri isiginda bugunlere gelmistir. Muze, bir otelin ozel mulkiyetinde yeni kurulmus bir mekan olan Perla Marina’ nin zemin katinda bulunmaktadir. Sergi malzemeleri perimetrik olarak cam vitrinler icerisine yerlestirilmis olup muzenin 300 metrekarelik alanini kapsayacak sekilde muzenin icerisine yerlestirilmistir. Daha genis olan sergi urunleri bu perimetrenin merkezinde yeralmaktadirlar. Azurit ve Bakir tasinin en guzel turleri, Seffaf Mermer ve Galenin sasirtici parcalari ile birlikte Lavrion gibi mineral acidan zengin cesitlilige sahip Yunanistan’ in diger yerlerinden gelen bir cok Bakir ve Kursun yataklari muzede sergilenmektedir. Ayni zamanda muzede, Milo adasindan getirilen Sulfur, Obsidiyen, Incitasi ve Bentonit parcalari ve Naxos ve Serifos’tan getirilen mineral zenginlikler ziyaretcileri buyulemektedir. Yesil bir cesit Quartz olup kalitesi tum dunya tarafindan tescilli Prassin, Barit, Hedenbergit ve Garnet, Sifnos adasinin unlu mineral degerlerinden bazilaridir. Naxos adasi Zumrut ve Margarit giibi unlu mineral degerleri ile temsil ediliyorken bu tablo Yunanista’n in diger bolgelerinden getirilen zengin mineral cesitleri ile tamamlanmaktadir. Muze ayni zamanda Rodos’ un orijinal mineralleri Artinit, Hidromagnezit, Yilan tasi, Quartz ve Krokidolit’ e ait parcalarina ilk kez evsahipligi yapmanin gururunu tasimaktadir. Yillar boyu ekibimiz tarafindan titizlikle surdurulen calismalar sonucu, 1.8 -5 milyon yil oncesi Neohen Plyocenic doneme ait fosillesmis agac govdeleri ve bitki ortusu parcalarinin yanisira fosillesmis deniz organizmalarindan olusan zengin bir cesitlilik ortaya cikarilmistir. Ayri bir bolumde, en eski donemlere ayrilmis olup, Boetia bolgesine ait Hippurites ve Radiolites ornekleri ( 80 milyon yillik) ve Triadic doneme ait ( 230 milyon yil oncesi ) Epidaure bolgesinden Annonites parcalari sergilenmektedir. Muzede ayni zamanda, Brezilya’dan getirilmis Cretedic doneme ait 110 milyon yillik fosillesmis bir balik sergilenmektedir. Fas’tan getirilmis Ordovician doneme ait 450 milyon yillik Trilobitler’e ozel bi yer ayrilmis olup, ayni zamanda Miocenic doneme ait bir timsah iskeleti bulunmaktadir.

 

 

Eski Carsi: Şövalyeler ve Ortaçağ Şehri

 

Adanın kalbi, adanin merkezi olan, Rodos şehrinde atar. Rodos sehri,adanın kuzeydoğusunda kurulan hayat dolu Yeni Sehir ve Ortaçağ devrinde Saint Jean Şövalyeleri tarafından insa edilen Eski şehir olarak ikiye ayrılır.

 

Zamanın dondugu bir yerde yaşama mutluluğuna sahip olan samimi insanlarin oldugu ada, ayni zamanda bir ticaret merkezi ve turistlerin populer ugrak yerlerinden biridir. Şövalyeler yolundan Ippoton Street yukarıya doğru yürürken, en tepede, Şövalyeler sarayi Grand Master’s Palace ile karşılaşırsınız. Kaldırım taşları ile döşenmiş yollarda ve meydanlarda gezinirken, mistik bir atmosfer benliğinizi sarar. Görkemli duvarlar arasında bulunan kiliseler, bu yerin tarihin bir parçasi oldugunu gosterir.

 

Arkeoloji Muzesi The Archeological Museum , Resim Muzesi The Art Gallery ve Halk Sanatlari Müzesi Museum Of The Folk Art gibi binalar hala eski güzelliklerini taşımaktadir, bu nedenle Rodos’un Ortaçağ Şehri hala canlılığını sürdüren en büyük Ortaçağ şehri olarak kabul edilmektedir. Rodos’un Ortaçağ Şehrini parçalara ayrılmış olarak göremeyiz, zira bugünkü görünüşü, yüzyıllar boyunca burayı fethetmiş ve burada yaşamış milletlerin izlerini taşır. Şehrin kuruluşu M.Ö. 408 yıllarına kadar giderken, kusursuz olan şehir planlaması Miletli ( Miletus ) Hippodamus’ un izlerini tasir.

 

Daha sonra antik sehrin yerini, daha küçük çaptaki surlarla çevrili, Bizanslıların kurduğu şehir almistir. 12. yüzyılın başında bu surlar 175.000 metrekareye kadar uzatıldi. Şehri 1309’da Saint Jean Şövalyeleri feth etti. Muhtemelen iki yüzyıl kadar Rodos adası Şövalye yonetiminin başkenti ve aynı zamanda 12 Ada Kompleksinin birçok adasının yönetim merkezi oldu. Böylece deniz ticareti adaya büyük zenginlik kazandırdı.

 

Bu zaman zarfında ünlü Şövalyeler yolu, ( 200 metre uzunlukta ve 6 m eninde ) inşa edildi. ilginctir ki, bu yol yokuş üstü olmasına rağmen bir hizadadır, bu da antik aslının bir göstergesidir. Bu yol dinsel merkezi politik merkezle bağlayan en ünlü yol olmustur. Latin katedrali olan Our Lady of the Castle ile Şövalyeler Sarayı Grand Master’s Palace. Yol boyunca Şövalyelerin idari binaları ve aynı zamanda özel konakları da bulunmaktadır. Ayrıca burda Şövalye Milli Taburunun 5 konaklama hanı da bulunur. 14. yüzyılda inşa edilmiş Mpourgkou Meryem Ana Gotik Kilisesi Olan Our Lady of Burgo ziyarete deger yerlerden biridir. Ikinci Dünya Savaşı sırasında bombalandığından şimdi Kutsal mihrabın yalnız üç kemeri mevcuttur.

 

Rodos tarihininin dönüm noktası 1522’de Kanuni Sultan Süleyman’ın, uzun bir kuşatmadan sonra, adayı fethetmesidir. Bu kusatmadan sonra Şövalyeler adayı teslim etmek zorunda kalmışlardir.

 

Osmanlı Devri sırasında, daha sonra 1851’de gözetleme kulesi olarak da kullanılan, Saat Kulesi The Clock Tower inşa edilmiştir. Burada, kazılar sırasında bulunan, antik zamana ait küçük çapta buluntular sergilenmektedir. Eski şehrin en önemli camilerinden biri Süleyman Camii’dir Mosque of Suleiman . Bugünkü cami, Sultan Süleyman tarafından yaptırılan eski caminin kalıntıları üzerinde, 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Dorieon meydaninda Plateia Dorieon – Dorieon Square Recep Paşa Cami Mosque of Recep Pasha gibi başka camilerde bulunmaktadir.

 

Günümüzün Yeni Rodos Şehri

 

Eski Sehrin surlari disarisinda sehrin mimari gecmisiyle uyumlu bir birliktelik gosteren Yeni Sehir bulunmaktadir. Neoklasik tarzda binalarin yaninda Modern mimariye ait ornekler sehrin kozmopolit yapisini gozler onune sermektedir. Romantizm, zarafet ve guzelligin birlesimi adanin essiz kimliginin parcalarini olusturmaktadir.

 

Çeşitli banka, ticari merkezler ve magazalari ile kent meydaninda bulunan Kyprou Meydanı Cyprus Square , dunyanin diger buyuk sehirlerindeki meydanlardan farksizdir.

 

Sahil caddesinde bulunan ve 1912-1943 tarihlerinde, adada İtalyanlar hakimken, inşa edilen muhteşem Valilik Binası the Prefecture, Devlet Tiyatrosu the National Theatre, Postahane the Post Office ve Evangelismos Kilisesi Church of the Annunciation sahil caddesini gezen ziyaretçilerde hoş bir izlenim yaratir. Yeni Şehri gezerken, Valilik binasına the Prefecture yakin, Agios Antonios Kilisesi’nin Church of Saint Anthony hemen yanıbaşında, zarif minareli Murat Reis Camii’sini Mosque of Murat Reis görmenizi özellikle oneririz. Türk mezarlığında ise sürgün edilmiş birçok Türk, daire şeklindeki turbede II Sultan Selim’in bir Amirali ve de yazdığı mizahi, taşlamalı şiirleri ile Sultanı kızdıran bir şair yatmaktadır.

 

Güneşin batması ile ada hayatının sakinleştiğini sanmayın. Atmosfer, çeşitli eğlence yerlerinden yükselen müzik sesleri ile titreşir ve keyif geç saatlere kadar sürer ve ertesi günün gezileri için guc toplamak amacıyla bir kaç saatlik uyku ile son bulur.

 

Akvaryum

 

Ege Denizi ve Doğu Akdenizin zengin deniz hayatını kapsayan ve son yıllarda modernleştirilen unlu Rodos akvaryumu, 1963 ten sonra Rodos Hydrobiyoloji Merkezi Hydrobilogical Centre of Rhodes olarak da hizmet vermektedir. Akra ton Myloni adi verilen adanın en kuzey ucundaki bolgede bulunur. Canlı bir Müze ve Akvaryum bileşimi olarak, bölgesel sualti yasamindan örnekler kapsar. Temelleri İtalyan hakimiyeti zamanında komutan Mario Lago tarafından atılır ve yapımı mimar Armando Bernabiti’ ye aittir.

 

Adı geçen mimar, geleneksel mimari ve Art Deco unsurlarını bagdaştırarak, yapıya bir denizcilik estetiği vermeyi başarmıştır. Bu nedenle Kültür Bakanlığı binayı tarihi anıt ve hatta Uluslararasi Stil “ International Style “ tipinin ayrıcalıkli bir mimari örneği olarak nitelendirmiştir. Merkezi girişin dekorasyonu, bolgedeki sualti yasamindan ilham almis, ziyaretçi koridorlari ise deniz kabukları ile süslenmiş olup deniz mağaralarını andıracak biçimde yapılmıştır. Tabanı oluşturan siyah beyaz çakıl taşları çeşitli sualtı canlilari şeklinde dizilmiştir.Bütün gün ziyaretçilere açık olan Akvaryum binasında bugün aynı zamanda Yunan Deniz Araştırma Merkezi Hellenic Centre for Marine Research de bulunmaktadır.

 

Rodos Alacageyikleri

 

Ada ormanlarının süsü ve bir parcasi olan geyikler yillar boyu Rodosun simgesi haline de gelmişlerdir. Bu tur ayni zamanda Avrupa’da da nadir rastlanan geyik turlerinden biridir.

 

Tüyleri yaz süresince beyaz benekli kestane renginde, kış aylarında ise, hava şartlarına uymak amacıyla koyulaşır. Kuyruğu 16-19 cm uzunluğunda, boyu 1.60-1.90 mt, yüksekliği 1 mt.ye yakın olup, 40-80 kg ağırlığındadır.

 

Rodos Limanının girişinde sağlı sollu iki sütun üzerinde bulunan, biri erkek biri dişi, 2 geyik heykeli bu cinsin temsilcilerindendir.

 

Geyiğin adaya yerleşmesi çeşitli rivayetlerle anlatılır. Bu rivayetlerden birine gore Haçlılar döneminde adanın fauna cesitliligini artırmak için getirilmişlerdir. Diğer bir rivayete gore ise Rodos çok eskiden Ophiousa yani yilanlarla dolu yer olarak anılırdı, bu nedenle Haçlılar ordularini yılanlardan korumak için bu geyikleri adaya getirmişlerdir. Geyiklerin kendisi degil boynuzlarından salgılanan bir kokunun yılanları rahatsız edip çevreden uzaklaştırdigina inanilirmis. Getirilen bu geyiklerden bazıları kamplardan kaçıp ormanlarda zamanla çoğalmışlardir. Diger rivayetlerde ise geyikleri Venediklilerin getirdiği soylenir.

 

M.Ö. 6000 yılına ait bazı arkeolojik buluntular bu hayvanların o dönemlerde adada yaşadıklarını göstermektedir, dolayısıyla varliklarini Haçlılara ve Venediklilere baglamak doğru değildir. Yine çok eski tarihlerde Rodos Adasına Elaphousa, yani geyik dolu yer denilmesi bu son teoriyi daha çok destekler.

 

Monte Smith

 

Üzerinde Antik Akropolisi, tanrı Apollo tapınağını ve Stadyumu kapsayan Monte Smith tepesine çıktığınızda, Ixia körfezini ve Rodos Şehrinin muhteşem panoramik görüntüsünü seyredebilirsiniz. Tepenin eteklerinde, denizle çevrili pırıl pırıl Rodos şehri ve çevresi göz alabildiğine uzanır.

 

Rodos Akropolisi

 

Rodos Akropolisi şehrin en yüksek yerinde, doğuya doğru inşa edilmiştir. Diğer antik akropolislerden farki etrafında hiç bir sur tahkimatının bulunmamasıdır.

 

Anıtları, kutsal mihrapları, devlet binaları, büyük tapınakları ve yeraltı ibadet alanlari ile M.Ö. 3. ve 2. Hellenistik dönemlere tarihlendirilir.

 

Antik Akropolis, 1912-1943 tarihlerinde İtalyan arkeologların yaptığı kazılar ile gun isigina cikarilmaya baslanmistir. Bugun ise Yunan Arkeoloji Dairesinin baskanliginda 1250 hektarlık bir alanda hala kazilara devam edilmekte olup her gün Akropolise ait yeni buluntular cikarilmaktadir.

 

Yemyeşil çimlerle bezenmiş bu arkeolojik parkta, M.Ö. 2 yuzyila ait Hellenistik Stadyum hala ayakta durmaktadır. Bu Stadyumda eski Rodoslular Güneş Tanrısı Helios şerefine en ünlü atletizm oyunları olan Haleion yarışmalarını yaparlardı. Stadyumun hemen yanıbaşında ise, eskiden olduğu gibi günümüzde de çeşitli sanat gosterilerine ev sahipligi yapan mermerden küçük bir tiyatro bulunmaktadır.

 

Tepenin en yüksek yerinde, şehrin koruyucusu sıfatını almış olan Pythion Apollon tapınağı Temple of Pythian Apollon çevreye hakimdir. Bu tapınakta, başlangıçta İtalyanlar daha sonra ise Ikinci Dünya savaşının sona ermesi ile, Yunan Arkeoloji Dairesi çeşitli bakım çalışmaları yaparak, bombardımanlar ve ağır topların yerleştirilmesinden meydana gelen tahribatları bir dereceye kadar onarmışlardır. Restorasyon çalışmaları 1996 yilinda baslamis olup gunumuzde hala devam etmektedir.

 

Tarihi Rodini Parkı

 

Rodos şehrinden bir kaç kilometre mesafede görülmeğe değer yeryüzündeki cennetin emsali olan Rodini Parkı bulunmaktadır. Tomurcuklanmış zakkumları, yemyeşil ve gölgeli çınar ağaçları, gurul gurul akan suları, nilüferlerle dolu gökmavisi göletler ile çevrilmiş patikalarında gezmeniz, size unutulmaz anlar yaşatacaktir. Bu muhteşem goruntuyu parkta serbest dolaşan tavuş kuşları tamamlamaktadir. Ayrıca küçük hayvanat bahçesinde Rodos’un simgesi olan geyikleri de görmeniz mumkundur.

 

Rodini Parkı, muhtemelen dünyanın en eski antik parklarından biridir. Çevresinde tarihi Rodos Şehri’nin su şebekesine ait kalıntılar bulunmaktadir. Bu bolge ayni zamanda M.O. 2. ve 3. yy.da mezar bolgesi olarak kullanilmis olup, Hellenistik Necropolis’e ait buluntular da mevcuttur. Ptolemy I Soter’in 28 mt. uzunlugundaki etkileyici mezari da bu bolgede bulunmaktadir.